-
1 Hitze
Hitze ['hıtsə] f1) ( Temperatur) sıcak, ısı, hararet;eine drückende \Hitze boğucu bir sıcak;eine feuchte \Hitze nemli bir sıcak, rutubetli bir hararet2) ( Erregung) hararet3) ( Läufigkeit) kızan -
2 accablant
1 insupportable dayanılmaz [dajanɯɫ'maz]2 accusateur ağır [a'ɯɾ] -
3 accablante
1 insupportable dayanılmaz [dajanɯɫ'maz]2 accusateur ağır [a'ɯɾ] -
4 heiß
\heißes Wasser sıcak su;das Kind ist ganz \heiß ( fam) çocuğun ateşi var, çocuk yanıyor;draußen ist es drückend/brütend \heiß ( fam) dışarıda boğucu/yakıcı bir sıcak var;draußen ist es glühend \heiß ( fam) dışarısı ateş gibi;mir ist \heiß piştim;Vorsicht, das ist \heiß! dikkat, bu çok sıcak!;das Essen \heiß machen yemeği ısıtmak;es wird nichts so \heiß gegessen, wie es gekocht wird ( prov) hiçbir şey başta göründüğü kadar kötü değildir;\heiß laufen tech aşırı ısınmak;man muss das Eisen schmieden, solange es \heiß ist ( prov) demir tavında dövülür3) ( leidenschaftlich) tutkun;jdn \heiß und innig lieben ( fam) birine tutkun olmak, biri için yanıp tutuşmak, birini kerem gibi sevmek;er ist ganz \heiß darauf, diesen Film zu sehen ( fam) bu filmi görmek için can atıyor\heiße Ware ( fig) çalınmış mal;ein \heißes Eisen anfassen ( fig) nazik bir meseleye el atmak, nazik bir meseleyi ele almaketw \heiß finden bir şeyi harika bulmakdie Katze war \heiß dişi kedi kızana gelmişti
См. также в других словарях:
boğucu — sf. 1) Boğma özelliği olan Boğucu gaz. 2) Solunumu güçleştiren Göğsünde boğucu bir tıkanıklık vardı. P. Safa 3) mec. Çok sıcak, sıkıntı veren Eski evinin boğucu, dertli havasından kurtulmak için komisyoncu kendini hemen sokağa attı. H. R.… … Çağatay Osmanlı Sözlük